Marmara Denizi'nin Oluşumu ve Ab-ı Hayat
İskender bir gün balık tutmak için dereye gitmiş. Dere, büyük bir dere değil imiş. Diz boyuna kadar anca geliyormuş. İskender o derede bugüne kadar görmediği balıkları görmüş ve bir an önce yakalayıp yemek istemiş. Fakat ne kadar uğraşsa da bir türlü balıkları yakalayamamış. Yaşlı, uzun sakallı bir adam İskender'in arkasından boşuna uğraşma İskender o balıkları yakalayamazsın . Balık tutmak ülkeleri fethetmeye benzemez demiş ve balıkları dereden yakalayıp İskender'e vermiş.
İskender balıkları alıp pişirmeye çalışmış. Fakat becerememiş. Daha çok odun almış ve ateşi yükseltmiş fakat balıklar yine de pişmemiş. İskender sinirlenip balıkları dereye atmış ve ihtiyarın onunla dalga geçtiğini düşünüp onu öldürmüş. Adamın kanları dereye akmış ve sular çoğalmaya başlamış. Geri giderek kendini bugünkü Yalova sınırlarında bulmuş. Ve bir bakmış arkasında kocaman bir deniz.
Ve bir ses duymuş, O balık tutmaya çalıştığın dereden Ab-ı hayat akardı. balıkları bu yüzden pişiremedin. Bunu anlayamadın ve ölümsüzlük suyunu kaçırdın.
Bu okuduğum ilk efsaneydi. (kısaltılmış halini vermek istedim)
İskender'in balıkları pişirememesi Ab-ı hayata bağlanmıştır. Normalde balıkların ateşte pişmemesi imkansızdır.
Diğer bir olağanüstülük ise İskender'in adamı öldürünce akan kanların dereye gelmesiyle, deniz oluşmasıdır.
Efsaneye göre bu deniz Marmara denizi ve Ab-ı hayat yani ölümsüzlük suyu Marmara sularına karışmıştır. Bu efsane çok ilgimi çekmemişti fakat kitapta ilk okuduğum efsane olduğu için değinmek istedim.
Neye neden baktığımız çok önemlidir.
'Bakmak ve görmek' bu cümle bu efsane için tam uyuyor bence.
Bazen baktığımız şeyleri göremeyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder