19 Mayıs 2016 Perşembe

OD- sözlük

OD - SÖZLÜK ÇALIŞMASI

 
 
Od adlı kitabı okurken anlamını bilmediğiniz kelimelerle karşılaşabilirsiniz. Ben şahsen karşılaştım ve bu yaptığım çalışmayı buraya yazma gereği duydum. Kelimeleri ve onların geçtiği cümleleri sizlerle paylaşacağım.
 
-----A----
 
ABA
 
 1.isim Yünün dövülmesiyle yapılan kalın ve kaba kumaş
2. Bu kumaştan yapılmış yakasız ve uzun üstlük
 
Abayı üzerine örterken çevreme baktım.   (Sayfa 24)
 
 
Atalet
 
1.İşsizlik, işsiz kalma
 
Atalet ve durağanlık hiç de benim ruhuma uygun değildi.  (Sayfa 52)
 
 
Avani
 
1. Kapkacak, yemek takımları. 
 
2. "Beni koru, hıfzeyle" meâlinde dua
 
Bahar yaklaşınca ellerinde birkaç mintan veya avani, birde akçe kesesiyle dönerlerdi.
 
 ----C----
 
Cevr ü cefa
 
1.Haksızlık
 
2. ezâ zulüm
 
Dünyanın işi gücü cevr ü cefa idi ve elimden bir tutanım yoktu.
 
 
----D----
 
Destar
 
1. isim Sarık
2. Örtü

Şimdi gözümün önüne getiriyorum da, destarından karayağız cephesinde sarkıttığı uzun saçları, hafif burnunu gölgeleyen gür kaşları, beyaz sakallı ve daima gülümseyen nurani yüzü nasıl da herkesi kendine meftun etmeye yeterdi.

----E----

Emare

1.  isim Belirti, iz, ipucu

Ama yine de içinde hala yeşeren otlar veya ağaçlarda hayat emareleri de eksik değil?


Erkete

1.isim Gözetleme
Yollara gözcüler ve erketeler koymam gerektiğini düşündüm.


-----F----

Fakr

1.isim Yoksulluk

2. fukaralık

O vadileri de sırasıyla aşk, marifet, istiğna, tevhid, hayret, fakr ve fena olarak tespit ettim.

----G----

Gâh

zarf Bazen, kimi vakit, bazı bazı, kâh

Gâh eserim yeller gibi
Gâh tozarım yollar gibi
Gâh akarım seller gibi
Gel gör beni aşk neyledi


Girift

1. sıfat Birbirinin içine girip karışmış, girişik, çapraşık

2. Güzel yazı sanatında boş yer bırakmayacak biçimde iç içe istif edilmiş (yazı)

3. isim, müzik Klasik Türk müziğinde kullanılmış, neye benzer bir çalgı

Çünkü dedem ve geçmişimle alakalı girift düşüncelerin, kalbimi daraltıp beni sıktığını hisseder oldum.     (Sayfa 295)


----H----

Haneberduş

Evi omuzunda, serse­ri, yersiz yurtsuz.

O sırada yol azdırdım, kötü arkadaşlar edindim, haneberduş ve serseri birkaç yıl dolandım durdum.      (Sayfa 37)


Hezeyan

1. isim Saçmalama

2. Sayıklama

 3. ruh bilimi Sabuklanma

İkincisi sûf'îlerin hezeyanlarına benziyordu.    (Sayfa 4)


Hilat

isim, tarih  Kaftan

Sultan Allaeddin, Ertuğrul Gazi'ye hilat verip Karacadağ'a yerleştirdiğinden birkaç yıl sonra olan oldu.      ( Sayfa 31)


Hissiyat

  isim Duygular, sezişler

"Üç senedir günü gününe hissiyatımı yazıyorum." - Ö. Seyfettin
Şiir, ırmak kıyısında geçecek esintili bir sonbahar gününün hissiyatına uygun düşerdi    (Sayfa 3)


----I----

Irlamak

Türkü, şarkı söylemek, yırlamak

"Bu çocuk kafilesi 'Allah Deyü Deyü' ilahisini cumhurca ırlayarak yola düzüldüler." - Y. K. Beyatlı

İsmail'e sımsıkı sarılmış, iki yana ırlanarak okuyordu.


----İ----

İşret

isim İçki içme

Dimağımda bir saz ile işret meclisinin lezzeti var idi.


----K----
 
Kerhen

1. zarf Tiksinerek, iğrenerek
2. İstemeyerek, istemeye istemeye, gönülsüz olarak

Teklifime kerhen razı oldu.   (Sayfa 10)


Kirman

1. hisar, kale.

2. iran'da bir eyalet ve bu eyaletin bugünkü merkezi.                                      

3.Bir çeşit İran halısı.

O sırada eşim, yatağın içinde tostoparlak olmuş, kirman gibi dönüyor, çırpınıyordu.    (Sayfa 24)


Künk

isim Pişmiş toprak veya betondan yapılmış kalın su borusu, büz

"Bir gün bu künklerin bir tanesinin, bir yerinden delinmiş olduğu görülür." - S. F. Abasıyanık

Baca için künk temin etmek lazımdı.   ( Sayfa 49)


----M----

Malik

isim Sahip, iye

"Yersiz yurtsuz bir aile görünce sekiz kat apartmanlara malik iratçıyı hatırlayınız." - H. R. Gürpınar

Ben Sarıcaköy için buradaydım ve artık kendime malik değildim.      (Sayfa 78)


Mamafih
zarf (ma:ma:fih) Arapça maʿamāfīh
zarf Bununla birlikte

"Mamafih arada bir ufak tefek işleri de kendi hesabıma alabiliyorum." - N. Hikmet

Mamafih, duyduklarımın bazı bazı ruhumda fırtınalar koparıp beni hayretlere sürükledikleri de oluyor.     ( Sayfa 71)


Masiva

Sözlükte "başka, gayr" anlamına gelen masiva, tasavvufta, Allah'ın dışındaki her şey demektir. İnsanı Allah'tan uzaklaştıran her şey masivadır. Masivadan ilgiyi kesmek, dünya ve dünya nimetlerine değer vermemek, toplumdan uzaklaşmak demek değildir. Tam aksine toplum içinde yaşayarak dünya nimetlerinden faydalanmak, ancak, dünyaya ve içindekilere kalben bağlanmamaktır.

"ben" demeyi çoktan unutmuş olması - o buna masiva diyor- fazla önemsemeyişi, işimi bir hayli zorlaştırdı.     (Sayfa 9)


Mertek

  isim Yapıda kullanılan dört köşe veya yuvarlak, kalınca ağaç

"Küçük oğul koltuğundaki bir tutam merteği bir kenara attıktan sonra, dut dalı bunlar, dedi." - O. Kemal
Evimizin damını yuvmuş, tavan merteklerini elden geçirmiş, kurumlanan bacanın iç duvarını çamurla sıvamıştım.            (Sayfa 40)


Merkep

isim, hayvan bilimi Eşek
   
Köyde başıboş dolaşan birkaç merkep buldum.   (Sayfa 34)



Mihman

1. isim Konuk

"Dilde gam var şimdilik lütfeyle gelme ey sürur / Olamaz bir hanede mihman mihman üstüne" - Rasih
2. sıfat Kalıcı

"Tren en aşağı yarın sabaha kadar burada mihmandır." - R. N. Güntekin


"Haydi gel kardeş; yolcusun anlaşılan, bizde mihman ol!"     (Sayfa 121)


Misk

1. isim Asya'nın yüksek dağlarında yaşayan bir tür erkek ceylanın karın derisi altındaki bir bezden çıkarılan güzel kokulu madde
2. Mis

O vakit Sevgili ' nin kokusuyla kokulandık diye miskten de olsa, amberden de, artık başka kokuyu bilmeyiz .    (Sayfa 76)


----N----

Nadanlık

1. isim Nadan olma durumu
2. Nadanca davranış


 Nadan:
1. sıfat Bilgisiz, cahil
2. Nobran, kaba, kötü
"Heyhat ki iyiler gider, nadanlar kalır." - A. İlhan

Şimdi benim nadanlığımı görüp benimle alay mı edecekler ...  (Sayfa 214)

 
----P----

Pare

1. isim Parça, kısım
2. Tane, adet

"Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi / Yeni doğmuş ayı gördükleri yerden geliyor" - Y. K. Beyatlı

Şu heybesine de hediyelerden birkaç pare eşya koysun   (Sayfa 79)


 Pelit

1. isim, bitki bilimi Meşe ağacı
2. Bu ağacın meyvesi, palamut

Dağda alıçlar, çalılarda pelitler de bitti neredeyse.  (Sayfa 50)


Pıtırak

1. Dikenli tohumu insanların giysilerine, hayvanların tüylerine yapışan bir ot.

2. Ağaç dallarında kuruyup diken-leşen küçük budaklar : Bu zerdali ağacında çok pıtırak var.

O yıllarda Anadolu'nun her yanında pıtırak gibi bitiveren tarikatlar, oldum olası asabımı bozardı. (Sayfa 2)



----R----

Rençberlik

Çiftçilik, Tarımla Uğraşma Sanatı, Tarım Mesleği.
Not : Bu kelime Hukuk Terimidir

Zaten şimdi herkes hayvancılığı bırakıp reçberliğe başlıyor.        (Sayfa 40)


Ribat

İslam devletlerinin kara ve deniz sınırlarındaki, önemli noktalarda bulunan sınır karakolu niteliğinde müstahkem yapılar. Arapça olan ribat; "bağlamak, sağlamlaştırmak, sağlam yürekli olmak, sabretmek, işe azimle devam etmek, kuvvet vermek" manalarına gelir. Ribatlar, daha doğuşta Müslümanlıktaki cihad, yani İslamiyeti yayma, Müslümanları düşman şerrinden himaye müessesesi oldu. Mevkilerinin ehemmiyetine göre çeşitli büyüklükte yapıldılar. Ribatlar, bir müdafaa duvarı ile çevrilmiş, odalar, ambarlar, ahırlar, gözetleme ve işaret kuleleri, mescit, hamam ve diğer lüzumlu teşkilatlardan meydana gelen müstahkem binalardı.

Mazlumların her sebeple müracaat ettikleri velilere ait ribat ve tekkelerdir ki, son dilimini komşusuyla paylaşan insanın kurtuluşudur.   (Sayfa 43)


Ruhaniyet


1. isim Ruhtan ibaret olma durumu
2. din b. (***) Ölmüş kutsal bir kimsenin, bir inanışa göre sürüp gitmekte bulunan manevi gücü
"Evliyaların ruhaniyetine sığınmak."

Mekanın ruhaniyeti var gibi geldi bana.   (Sayfa 3 )


Ruhbanlık

1. isim Ruhban olma durumu, ruhbaniyet
2. Ruhban sınıfı

Dünya nimetlerinden uzak yaşamak bir nevi ruhbanlık ve miskinlik gibi geliyordu. (Sayfa 53)


----S----


Sebil

1.Yol, cadde. Ebnây-i sebil = Yolcular. Fi sebîl-Ullah = Hak yolunda, sevap için, hayrat olarak.

2.Allah rızası için her zaman parasız su dağıtılan hususî yapı: Lâleli Camii’nin sebili.

3.Hayır maksadıyla sokakta parasız dağıtılan su. Sebil etmek = mec. Parasız olarak dağıtmak.

Onlar sebil sebil saçtılar bu cevherlerini.       (Sayfa 39)


Sencileyin

Senin gibi, sana benzer.

"Sencileyin, şüphe etmeyenin mağlubiyeti bilmesi imkansızdır."   (Sayfa 15)


Serpuş
isim (serpu:şu) eskimiş Farsça serpūş
isim Başlık

Sonra bir başkası, siyah serpuşlu al sancaklı bir sultan,...   (Sayfa 260)


Sini

isim Üzerinde yemek de yenilebilen, yuvarlak, bakır veya pirinçten büyük tepsi

"Sininin üstünde, çepeçevre tahta kaşıklar ve yerde sini etrafında birer küçük minder dizilmişti." - A. Haşim
Çoluk çocuk sini başında günde bir kez toplanır olmuştu.    (Sayfa 47)


Sof


1. isim Bir çeşit sertçe, ince yünlü kumaş
2. Ham ipekten yapılmış astarlık kumaş
"Ankara sofu."

Sof hırkasının içinde ince fidanlar gibi başını eğmiş duran bir gönül sultanı,...    (Sayfa 7)


Sufi

isim, din b. (***) Mutasavvıf

Gerçi sufiler asıl yapılan mücadelenin bedenle yapılan olmadığını,... (Sayfa 53)


----Ş----


Şaman

  1. Şamanlıkta, gelecekten haber verme, büyü yapma vb. görevleri olan, ruhlarla ilişki kurarak hastalıkları iyileştirdiğine inanılan din adamı, kam.
     2. Bu dine mensup olan kimse.

Ancak o her vakit, bir şaman olmadığını itiraf eder ve hiçbir kimseden asla menfaat temin etmezdi      (Sayfa 36) 






 
   Şol

Şu demektir.

Şol Dülgerler Beni Yondu! Her Azam Yerine Kondu-Yunus

Geldi geçti ömrüm benim
Şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle gele
Şol göz yumup açmış gibi






 ----T----
 
 
Tashih
 
isim Düzeltme, düzelti

"Ancak bir ehemmiyetsiz noktayı tashihe lüzum görüyoruz." - R. N. Güntekin

  
 Böylece onunla daha uzun konuşabilir, ezberimdeki bütün şiirlerini mukabele edip tashihten geçirebilir, belki ırmağa ve ateşe attığım şiirlerini yeniden söyletip beyaza çekebilirdim.    (Sayfa 7)



 
 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder